konuk defteri
anasayfa
sayaçlık
dini(dincil olanlar için hizmet)
verimli ders çalışma
herseyden haberler
herseycocuksa sohbet
simli resimler
bilgilerim
bedava sitemde yazı ekleme
ressamların resim galerisi
sanal kız resimleri
grup hepsiye özel
belirli gün ve haftalar
çevre
güzel yazılar
anket dünyası
sanal insanlar
HERSEYCOCUKSA FORUM!!
bezbebekle herşey
bunları biliyor musunuz?
tekerlemeler
vannesa ve hsm ile herşey
HEPSİNİN KOMİK HALLERİ
sağlılı yaşam için kalori cetveli
PRATİL YEMEK BİLGİLERİ
MEYVELER
ÇOCUK MENÜSÜ
DÜNYA MUTFAKLARINI TANIYALIM!
dünya mutfaklarından yemekler
komik karikatürler
Dünyanın Yedi Harikası
kenarlıklar
buz devri
yağmur ormanları
çiçeklerin şeker dili
emre aydın'ı tanıyalım
SİTENİZE KOYACAK BAYILACAK YAPIMLAR
güzel bir komiklik
Bilgi Yarışması
çok güzel gifler
truva atı (troia)
Madde Ve Özellikleri
GİFLER
BİLİYOR MUYDUNUZ ?
trafik fıkralarıyla gülümseyelim..
Tenisin Dünyada Kısa Tarihçesi
belirli gün ve haftalar
AÇIKLAMA:ARKADAŞLAR HERSEYCOCUKSANIN AÇTIĞI BU BÖLÜMDE ÖDEVLERİNİZE YARDIMCI OLACAK O GÜNLERDE OKULUNUZDA AÇIKLAMA YAPMAK İSTEYENLER İÇİN KAYNAK OLABİLİR VEYA BOŞ VAKTİNİZ VARSA BURALARA GÖZ ATIP ZAMANINIZI İYİ DEĞERLENDİRMİŞ BİREY OLURSUNUZ...

22 NİSAN İNSAN GÜNÜ

BM ’e göre dünya genelinde 1,1 milyar kişi yani her beş kişiden biri günde en az 20 litre su olarak tanımlanan güvenli içme suyuna “makul sınırlar çerçevesinde ulaşamadıkları” için hastalanma ve ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Oysa BM’ in koyduğu hedef doğrultusunda 2015 yılında dünyanın her yerinde kişi başına günde 50 litre su düşmesi için, mevcut küresel su tüketiminin yüzde 1’inden bile azı yeterli.

Son elli yıl içinde insanoğlunun tatlı su ekosistemleri, yani döngü sırasında su depolayan, taşıyan ve arıtan nehirler, göller, sulak alanlar ve yeraltı aküferleri üzerindeki etkilerinin boyutları, nüfus ve tüketim artışıyla birlikte çok hızlı yükseliş gösterdi. Bu dönemde dünya genelindeki su talebi yaklaşık üç kat arttı.

Günümüzde dünya genelindeki su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarımda, yüzde 22’si sanayide, yüzde 8’i de il ve ilçelerde kullanılıyor. Su için talep artarken, kaynaklar hızla tükeniyor veya kirleniyor. Şu anda Dünya genelindeki gıda üretiminin yüzde 40’ı sulamalı arazilerden elde ediliyor. Sulama için yer altı aküferleri geri dönüşüm hızının üzerinde yeryüzüne pompalanıyor. Kısacası 2030 yılına kadar çiftçilerin dünya nüfusuna eklenecek 2 milyardan fazla kişiyi beslemek için ek su kaynağı bulmaları gerekiyor. Kısacası su kıtlığı aynı zamanda besin kıtlığı anlamına da geliyor.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak ve değerli ekosistem işlevlerini korumak arasında en iyi dengeyi sağlamak amacıyla, yıl boyunca bu işlevlerin sürmesi için yeterli miktarda suyun doğaya bırakılması gerekiyor. Ekosistemler bu suya kavuştuktan sonra çözülmesi gereken sorun da, geriye kalan suyun insanların ihtiyaçlarını etkili, eşit ve verimli biçimde karşılayabilecek biçimde kullanılması.

Ülkemiz sanıldığının aksine “su zengini” bir ülke değil. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına düşen yıllık su miktarı 10.000 m3 iken, ülkemizde bu miktar sadece 2.650 m3. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak “su kaynaklarımızı” korumak öncelikli hedeflerimizden biri olmalı. Bu nedenle her şeyi başkalarından beklemek yerine, işe kendi evimizin önünü süpürerek başlamalıyız. İşte bireysel olarak yapabileceğimiz birkaç öneri:

Hem yağmur suyunun akışa geçmesini önleyecek hem de yeraltı su kaynaklarımızı besleyecek yeşil bitki örtüsünü koruyabilir, örneğin ağaç dikebiliriz,
Çimenlik alanlarda ve bahçelerde doğal bitkiler, çimler kullanabilir ve sulama için yalnızca doğal yağıştan yararlanabiliriz,
Daha az ürün satın alıp, daha az tüketebiliriz,
Daha besleyici, daha az et içeren bir beslenme biçimini benimseyebiliriz,
Su ve enerji verimli cihaz ve tesisatlar kullanabiliriz,
Siyasetçileri sulak aılanları, aküferleri ve boşaltma havzalarını korumaya yönelik yerel arazi kullanımı yasalarının çıkarılmasına teşvik edebiliriz/zorlayabiliriz,
Su koruma stratejilerini denetlemek ve uygulamak için yerel su yönetimi kurullarında görev alabiliriz,
TEMA Vakfı olarak çevreye duyarlı herkesi yaşlı dünyamızın doğum gününde, ülkemizin eşi benzeri olmayan yeşilini, doğal güzelliklerini, sadece ülkemize özgü yüzlerce çeşit bitki ve hayvandan oluşan biyolojik zenginliğini, verimli topraklarını ve su kaynaklarını korumaya davet ediyoruz.

YEŞİL AY HAFTASI

Yurdumuzda alkollü içki ve uyuşturucu madde kullanmaya karşı olanlar 5 Mart 1920 tarihinde Hilâli Ahdar Derneğini kurdular. Hilâl – ay , ahdar – yeşil anlamındadır. Hilâli Ahdar, daha sonra Yeşilay adını aldı. Yeşilay Derneğinin kuruluş tarihini içine alan 1 – 7 Mart arası ülkemizde Yeşilay Haftası olarak kutlanır. Yeşilay Haftasında alkollü içkilerin, uyuşturucuların topluma, aileye, bireye zararları anlatılır.



Uyuşturucu denilince esrar, afyon, kokain, LSD gibi uyuşturma özelliği olan maddeler akla gelir. Alkollü içkiler ise içildiğinde insanı sarhoş eden her tür içkilerdir. Alkollü içki veya uyuşturucu alanlar önce rahatlık, baş dönmesi duyar, sonra sarhoş olurlar. Sarhoşlar doğru düşünüp doğru karar veremezler. Kolay suç işlerler, içkili iken araç sürenler taşıt kazalarına neden olurlar.



Alkollü içkiler, uyuşturucular insanda zamanla alışkanlık yaratır. Alkol almayı alışkanlık haline getirenlere alkolik denir. Alkolikler kazançlarını içkiye verirler. Çevrelerini rahatsız ederler. Bu yüzden alkolikler toplum içinde sevilmezler, sayılmazlar. İçki ve uyuşturucu kullanımı aile düzenini bozar.




Uyuşturucu ve alkollü içkiler sağlığa da zararlıdır. Vücudumuzda önemli görevler yapan beyin, mide, kalp, akciğer gibi organlar içki ve uyuşturucudan etkilenir. Ülser, siroz, felç gibi hastalıkların nedeni uyuşturucu ve alkollü içkilerdir.
Sigara: Toplumumuzda kullanımı yaygın olan bir keyif maddesidir.



Sigara iştahı keser, sindirimi güçleştirir, dişleri sarartır, ülsere sebep olur. Akciğerde bronşları doldurur, öksürmeye yol açar. Sigaranın kansere de neden olduğu ileri sürülüyor.

Ülkemizde uyuşturucu maddelerin yapımı, satışı, kullanılması, taşınması, bulundurulması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar suç işlemiş olur. Suç işleyenlere ağır hapis cezaları uygulanır. Uyuşturucu maddelerin bir bölümü ilaç yapımında kullanılır. Bu amaçla bazı uyuşturucu maddelerin hükümet belirli koşullarla izin verir.

Topluma, aileye, bireye zararlı olan içki ve uyuşturucuların kullanımını eğitim yoluyla engellemek için kurulan Yeşilay Derneği'nin simgesi; beyaz üstünde yeşil bir aydır. Yeşilay Derneği Genel Merkezi, Yeşilay adlı aylık bir dergi yayınlıyor. Bu dergi düzenli olarak alkollü içkilerin, uyuşturucuların, sigaranın topluma ve sağlığa olan zararlarıyla ilgili yayın yapıyor.

Yeşilay Haftası boyunca öğrendiklerimizi yaşam boyu uygulayalım. Kötülüklerin anası olan uyuşturucu ve alkollü içkilerden uzak duralım.

YAŞLILARA SAYGI HAFTASI  18-24 MART


Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası "YAŞLILARA SAYGI HAFTASI" olarak kutlanmaktadır.

Her insan için değişik mana ve önem ifade eden yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir.

Bir ömrün büyük kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Ailelerinden ve çocuklarından bu hizmeti çeşitli nedenlerle alamayanlara bu hizmet imkânlar ölçüsünde Devletimiz tarafından verilmektedir.

Devleti halka hizmet etme aracı olarak gören hükümetler, bir sınıf ve kesimin değil, bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar yürütmeyi, bu bağlamda yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturmayı, zor durumdaki vatandaşlarımıza, terkedilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatmamayı hedeflemelidir.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğümüz, insanımızın değer yargıları arasında var olan yaşlıya sevgi, dayanışma ve saygı yaklaşımını, değişen toplum yapısı içinde ve bilimin ışığında profesyonelce hizmet alanlarına taşıyarak yaşlı vatandaşlarımıza götürülecek hizmetlerin kalitesini ve çeşitliliğini artırmaya yönelik çalışmaları sürdürmelidir. Devletimizin sağladığı imkânlar ve sunduğu hizmetlerin her geçen gün daha mükemmel hale getirilmesini sağlamak öncelikli hedefi olmalıdır.

Ancak devletimizin çalışmaları yaşlılarımızın sorunlarının çözümü ve toplumda hak ettikleri yeri almaları konusunda tek başına yeterli değildir. Toplumda bu bilincin yerleşmesi, bugüne kadar olduğu gibi gönüllü kuruluşlarımızın ve yurttaşlarımızın katkıları ile yaşlılarımıza daha iyi yaşama koşullarını sağlayabiliriz. Yaşlılarımıza ve onların sorunlarına sahip çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevimizdir.

"Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak devletimizin öncelikli görevleri arasındadır."
Unutmayın ki bir gün herkes yaşlanacaktır.
Büyük Atatürk ne demiştir "Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur."

Bu duygularla ekip olarak tüm büyüklerimizin Yaşlılar Haftasını kutluyor, minnet ve şükran duygularımızla yaşam sevinçlerinin hiç kaybolmadığı sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyor, sevgi ve saygılar sunuyoruz.

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI

Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin Cumhuriyeti ilan etmesinin kutlandığı, Türkiye'nin resmî bayramlarından biri.

Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması ve Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası, M. K. Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Devleti'nin bir cumhuriyet olduğu 29 Ekim 1923'te ilan edilmiştir.




İSTANBUL'UN FETHİ

İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmış. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı. Ama alınamadı.


1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü balyemez adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı.6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.

Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı Donanması’nı Haliç’te görünce büyük bir korkuya ve paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs günü bir genel saldırı düzenlenmesine karar verildi. Hocası Akşemsettin II. Mehmet’e cesaret veriyor; Hz. Peygamberin, "Konstantin elbet fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir" sözüyle müjdelenen komutanın kendisi olduğunu söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs günü son taarruz başladı. Çok kanlı ve zorlu bir savaştan sonra birçok şehit verildi. Bu şehitler arasında, Bizans surlarına Türk bayrağını diken Ulubatlı Hasan da vardı. Nihayet, Mayıs 1453 Salı günü, İstanbul fethedildi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır.


Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmasındandır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.


GAZETECİLER GÜNÜ

Gazeteciler günü hakkında genel bilgi
1961 yılında gazetecilerin çalışma haklarında önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi üzerine, 9 gazete sahibi, yasayı protesto etmek için 3 gün boyunca gazeteleri yayımlamama kararı aldılar. Bu gelişme karşısında, gazeteciler 10 Ocak 1961 günü haklarına ve basın özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla Sendika binası önünde toplanarak Vilayet'e kadar bir yürüyüş yaptılar. Gazeteciler, patronların boykot kararı karşısında ise Sendika'nın öncülüğünde, BASIN adıyla kendi gazetelerini 11-12-13 Ocak 1961 tarihlerinde yayımladılar.

O tarihten sonra 10 Ocak, "Çalışan Gazeteciler Bayramı" olarak kutlandı. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara tepki olarak 10 Ocak, "bayram" olmaktan çıkarıldı ve "Çalışan Gazeteciler Günü" olarak anılmaya başladı.

ANNELER GÜNÜ

Mayıs ayının ikinci pazar günü Anneler Günü'dür. Anneler Günü evrensel bir gündür. Dünyada milyonlarca ana bugün çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılır.

Anneler Günü ülkemizde 1955 yılından bu yana kutlanıyor. Türk Kadınlar Birliği ülkemizde her yıl çocukları için büyük fedakarlığa katlanan annelerden birini yılın annesi seçer. Yılın annesinin kişiliğinde tüm annelere iyi dilekler sunulur.

Amerika'nın Filedelfiya eyaletinde 9 Mayıs 1966 günü Jarvis isimli bir kızın annesi öldü. Annesini çok seven Jarvis'in üzüntüsü aylarca sürdü. Hayatla kimsesi kalmayan Jarvis ölüm olayına bir türlü alışamadı. Yaşama küstü. Canlılığını, yaşama sevincini yitirdi. Yemedi, içmedi bir ara ölmeyi bile düşündü. Jarvis'in bu durumunu yakından izleyen komşusu Jarvis'le arkadaş oldu. Bir gün yaşlı komşu söyleşi sırasında Jarvis'e «İnsanlar doğar, yaşar, ölür. Bu bir doğa kanunudur.» dedi.

Bu iki cümle, Jarvis'i çok etkiledi. Ölümün de doğmak, yaşamak gibi bir doğa olayı olduğunu düşündü. Ancak bu doğruyu bulmak Jarvis'in annesine olan sevgisini azaltmadı.

Aradan geçen süre içinde ölüm sözcüğünün soğukluğu gitti. Yerine anne sevgisinin sıcaklığı geldi. Artık Jarvis annesini gözyaşları ile değil, severek anmaya başladı. Acıları azaldı. İçinde arı, duru bir sevgi oluştu.



Aradan bir yıl geçti. Bu süre içinde Jarvis, hemen her gün annesinin mezarına çiçekler götürdü. Jarvis'in annesinin ölüm yıldönümünde bütün arkadaşları eve geldi. O gün Jarvis arkadaşlarına :

— Geçen bir yıl içinde çektiğim acılar bana şunu öğretti «Dünyada anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim.» dedi.

Arkadaşları Jarvis'in önerisini çok beğendiler. Birlikte hemen kentin Belediye Başkanına gittiler. Başkan onları dinledi. Öneriyi içtenlikle benimsedi. Daha sonra bu öneri gazetelere, yazarlara anlatıldı. Jarvis ve arkadaşlarının çalışmaları kısa sürede sonuç verdi. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı.

Anneler günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. Daha sonra bütün uygar ülkelerde kutlanmaya başlandı. Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü gazetelerde annelerle ilgili yazılar, anılar, şiirler yayınlanır. Radyo ve televizyonda ana sevgisini konu eden konuşmalar yapılır. Türk Kadınlar Birliği'nin şubesi olan illerde yılın anneleri seçilir. Okullarımızda ayrıca Anneler Günü nedeniyle toplantılar düzenlenir. Bu toplantılarda okunan şiirler, söylenen türküler, şarkılar, annelere armağan edilir. Filimler gösterilir. Sergiler düzenlenir.

Anneler Gününde annemize bir demet kır çiçeği armağan ederek, bir güzel sözcükle yanağından öperek onu çok mutlu ederiz.



arkadaşalar bizim bildiğimiz ve bulduklarım bu kadar buldukça ekleyeceğiz!
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol